Wednesday, April 9, 2014

NORTH CAROLINA'DA BİR DÜĞÜN



AMERİKA'YA DÜĞÜNE GİDİYORUZ....



Sevgili Dostlar,                                                                                                                   
                                                                                            

Kardeşim, kızının evlilik hazırlıkları yaptığını, nikah ve düğünün Kasım ayında Amerika’da yapılacağını bahsettiğinde yaz aylarıydı. Emekli adam için, gezmeyi seven biri için bundan iyi fırsat olur mu? Hele “düğün gökte olsa merdiven kurarız” diyen bir yaklaşımı benimseyen biri için. Biz geliriz dedik hemen.

Biletlerimizi uygun olsun diye neredeyse 3 ay öncesinden aldık. Nikah Raleigh, North Carolina da. Düğünden sonra New York da bir kaç gün gezme imkanı da yarattık kendimize. 

Kasım ayının ilk yarısında bolca reklamı yapılan New York da Beş Minare  filmi vizyona girdi. Hanım bolca ısrar etti. Ama, NY’de 5 minare ye değil, NC de 1 düğüne gitmeyi tercih ettiğimi, sonrada NY’yi kendi gözlerimle göreceğimizi söyleyerek Mahsun Kırmızıgül’ü mahsun bıraktım.

Müşteri Memnuniyeti

THY’nin Boeing 777’lerle yapılan New York seferimiz uçağın körükten tarifesine uygun olarak ayrılmasına rağmen trafik yoğunluğu nedeniyle yaklaşık 50 dakikalık sıra beklemeden kaynaklanan gecikme ile başladı. THY’nin Barcelona FC’ye sponsorluk yaptığını gösteren reklamlarla donatılmış B777 Marmara adlı uçağına binerken ManU renkleri ile donatılmış  B737 yanıbaşımızda duruyordu. Daha sonra fark ettim ki, THY 2 adet  B737’yi Barça ve ManU renkleri donatıp bu takımların seyahatlerinde kullanıyor, ayrıca 2 adet B777’yi Barça ve ManU yazıları ile donatıp reklama devam ediyor.
B777ile  Do&Co’nun aşçısının da servis yaptığı nefis yemeklerle ve gak diyince çay, guk deyince kahve servisi ve koltuk arkalarındaki LED ekranlarda oyun oynayarak geçen 10 saatlik uçuşumuz NY JFK havalimanında salimen sona erdi.
JFK havalimanı çok büyük. Kaç tane iniş kalkış pisti var bilmiyorum ama sadece 8 tane terminal binası var. Terminal binaları birbirlerine SKY train dedikleri ring seferi yapan bir tren ile bağlantılı. Uçaktan inince bizi aldıkları ve yaklaşık 2 saat pasaport kuyruğunda beklediğimiz baraka bozması yapıları görünce, ister istemez bizim yeni yapılan terminallerimizle karşılaştırıp, bizimkiler daha temiz ve iyi diyip moral buluyoruz. JFK hava limanında terminal binaları eskimiş. Yakında “yenisini yapıyorlar” haberini alırsanız hiç şaşırmayın.

New York-Raleigh seferini American Airlines ile yapacağımız için pasaport kontrolü sonrasında tüm valizlerimizi de alarak AA ya tahsis edilmiş olan Terminal 8 e geçtik. NY-Raleigh-Durham uçuşlarını AAnın bölgesel (içhatlarda kullandıkları) şirketi American Eagles gerçekleştiriyor. Önce her uçuşta olduğu gibi, biniş kartlarımızı alırken valizimizi bagaja verdik. Beraberimizde götüreceğimiz el bagajlarımızı gösterip kontrol ettirip yanımıza aldık. Uçağa binmek üzere tam körükten geçerken el bagajlarından bazılarının üzerine kırmızı renkli, VALET yazan etiketler takıldığını fark ettim. Önce neden takıldığını anlamamıştık, daha sonra anladık. Körüğün içerisinde bir köşede bir kişi durmuş bu Valet etiketli çantaları alıyor. Biz de verdik tabii. Sebep uçağa girince anlaşıldı. Uçak minik bir Brezilya yapımı 39 kişilik Embrarer 135.
Başüstü kapaklı bagaj rafları sadece tek bir tarafta var. Koltuklar 1+2 şeklinde düzenlenmiş. 
 Oldukça iri yapılı siyahi bir hostes her şeyi yapıyor. Emergency çıkış kapısının önünde oturan yakışıklı Amerikalıya kurallar gereği burada oturan kişilerin acil durumlarda yolculara yardım edebilecek durumda olmaları gerektiğini hatırlattı. Amerikalı genç de baştan savma bir şekilde “tamam tamam “dedi. İşte o an, hostes dönüp “O halde söyleyin bakalım. Acil bir durumda burada oturan kişinin yapacağı ilk şey nedir?”diyiverdi. Zaten minnacık olan uçakta herkesin duyduğu bu soruya ben dahil kimsenin doğru cevap veremediği ortaya çıktı.Hostes işin önemini belirttikten sonra cevabı söyledi.
“İlk önce pencereden bakılacak. Uçağın tamamen durduğu ve dışarıda herhangi bir yangın olup olmadığı kontrol edilecek. Daha sonra acil çıkış kapısı açılarak yolcuların çıkışına yardım edilecek” dedi.
Hostesi küçümseyen Amerikalıya gülerken herkes bir şey öğrenmişti.
 Uçakta su ve kola hariç her şey paralı. Sıcak çay kahve yok. Bira 6 dolar. Küçük uçakların en güzel tarafı uçuş pistine giderken, evlere servis yapan pideci motorcuları gibi taksi-rutlarda çok kıvrak ve hızlı ilerlemeleriymiş. Gayet seri hareket ediyorlar. Uçuşumuz 75 dk sürüyor ve saat 22.30 sıralarında Raleigh –Durham International Havaalanına iniyoruz.

Uçaktan inerken körüğün başında valet etiketli el çantalarımızı veriyorlar daha sonra bagajlarımızı almaya gidiyoruz. En sona doğru Karuselden bizim emektar valizimiz salına salına geliyor. Sert kabuklu bordo renkli valizimizin bir köşesi aldığı darbeye dayanamamış, 2 el kadar büyüklükte bir kısmı kimbilir nerede kalmış. İçi görünüyor.

Günlerden Kasım ayının son Perşembesi. Yani Amerikalıların  Noel den sonra en çok önem verdikleri “Thanksgiving”- “Şükran Günü”akşamı. Herkes evinde. Terminal binasında açık tek bir büfe dahi görünmüyor. Kırık valizle ne yaparız? diye düşünürken, bir yandan otele gitmek üzere shuttle ayarlamaya çalışıyoruz, diğer taraftan da danışmaya nereye başvurmak gerektiğini soruyoruz. Tesadüf bu ya danışmadaki hanım 35 senedir Amerika da yaşayan br Türk çıktı. Unuttuğu Türkçesi ile bana AA nın ofisini gösterdi. Eğer bu saate kadar gitmemişlerse danışabileceğimi söyledi. Hanım dışarıda otel için Shuttle ayarlarken ben ümitsizce bir girişimde bulunmaya karar verdim.

AA ofisi kaybolan bagajlara da bakıyormuş. Ofisteki memur, benim valizimi görünce.;
     -“Bizim uçuşumuzda mı kırılmış?” dedi.
     - Evet NY den binerken  sağlamdı. Dedim.
     - “Bırakın tamir ettirelim. 2 -3 gün sonra tamir olamazsa  parasını verelim.” dedi.
-“Forget it. Birkaç  gün içinde ben ülkeme geri döneceğim” dedim.
- “O halde ülkenizde bulunduğunuz şehirde British Airways bürosu varsa, düzenleyeceğim belgeyi oraya gösterin, orada size derhal yardımcı olurlar” dedi.
- “Onu da unutun . Ben bu valizle ülkeme nasıl dönerim?” dedim.
- “ Peki o zaman, Valizinizin değeri ne kadar?” diye sordu.
-“ Siz tahmin edin, ben kabul ederim” dedim.
-“Burada bizim yeni valizlerimiz var. Sizinkine benzer büyüklükte yok ama, en büyük olanı şu tekerlekli olanı. İsterseniz bunu vereyim.”dedi.
-“ Ok-kabul ettim” dedim .
Adımı adresimi, telefon numaramı aldı. Valizi verdi
Oracıkta kırık valizdekileri yenisine aktardım. Küçük bir torba dışında tüm eşyalarımızı yeni bavula koyup kapattım.
-          “Raporunuzda benimde imzalamam gereken bir yer var mı? diye sordum.
-          “Hayır yok. Ancak isterseniz yeni valizinizin garanti kartını da hazırlayıp vereyim” dedi.
-          “ No Need . Thanks Giving “ dedim.

5 dakika içinde biten bu işlem sonrasında birbirimizin iyiniyet ve anlayışına hayret ederek, ve teşekkür ederek ve Thanksgiving kutlayarak ayrıldık. Aklım hala orada çalışan bu memura verilen yetki ve inisiyatif kullanma konusuna takılı kaldı.

Hanım henüz yeni gelen otel aracının başında benim bordo yerine 4 tekerlekli siyah bir  valizle geldiğimi görünce şaşırdı. Olayı anlattığımda daha çok şaşırdı. Faslı olan şoför ise öteki eski çantamızı da kırık deyip değiştirmemizi önerdi.

Müşteri emniyetine ve memnuniyetine ne kadar önem verildiğinin ilk örnekleri ile tanışmış olduk AA da .   
Bir Düğün hikayesi işte böyle başladı, devamı için buraya bekleriz.

North Carolina'da bir Nikah

                                                                                                                                        Anasayfaya dön
North Carolina, ABD’de 5 yıl kadar yaşamış olan kızımın deyimi ile Amerikanın Kayseri’si  olarak tanımlabilecek, Orta-Doğu bölgesinde yer alan, genellikle tutucu bir ahalisi olan, Amerika’nın büyük bankalarının birkaç tanesinin genel merkezlerinin bulunduğu, üniversiteleri ile tanınan bir eyalet. Başkenti Raleigh. En büyük kenti ise Charlotte.  Biz Raleigh’e indik. İnşallah Kayseri’mizi de benzer güzellikte bir havaalanı ile buluşturur ve gider gezeriz.

Memleket dümdüz ve yemyeşil. Kasım ayının son haftasında olmamıza ve ağaç yapraklarının artık rengârenk olmasına rağmen ortamı yemyeşil diye tanımlamakta hiçbir sakınca yok. Otelimiz havaalanının yakınında. Ancak çok yakında olduğunu bildiğimiz şehri göremiyoruz. Çünkü şehir dümdüz bir alanda, genelde az katlı binalar şeklinde yeşillikler arasına kurulmuş. Şehir merkezine gittiğimizde gördüğümüz 8 – 10 katlı binalar gökdelen! gibi oluyor.

Rehearsal.

Kardeşimin eşi, yani yengem, nikah, düğün dernek işlerinde oğlan tarafı ile irtibatı kurmakta olduğundan, her türlü programı ondan öğreniyoruz. Sabahleyin kahvaltı sonrasında, “Bugün Rehaersal’dan önce erkekler The HOOTERS da bekarlığa veda yemeğine, bayanlar oğlanın teyzesinin evindeki, bizim kına gecesi benzeri, yine bekarlığa veda yemeğine gidecek” dedi.
Öğlen yemeği için oğlan tarafının erkekleri ile The Hooters lokantasında buluşuldu. Sadece oğlanın, babası ve best friendleri ve kız babası, kardeşi ve biz amcaları biraradayız. Lokantanın fazla bir özelliği yok. Bizim Kebab 49 ayarında, ızgara tavuk kanat çeşitlerini sunan bir yer. Kebab 49 tan farkı, mini şortlu kızlar servis yapıyor.
İlk tanışmadan sonra içilecek şeyler ısmarlanmaya başladığında Amerikan yasaları ile de tanıştık. Mini şortlu kız, bira istediğimde yaşımı öğrenmek üzere kimliğimi görmek istedi. Sadece benim değil, bira isteyen her kişinin kimliğini de sordu tabi.

Aramızda bulunan yeğenim (gelinin küçük kardeşi) kimliğini gösterip 20 yaşındayım deyince, garson “sana yasal nedenlerle bira veremiyorum” dedi. O eyalette 17 yaşındakilere ehliyet verilirken ,21 yaşından küçüklere bira satmıyorlarmış. Öğrendik.

Yemek sonrası kravatımızı takıp Rehersal a gittik. Kilisede ertesi günü yapılacak nikah töreninin provasına REHEARSAL deniyormuş. Onu da öğrendik. Raleigh kentinin en büyük  kilisesinde düzenlenen nikah töreninde, ritüelin aksaksız uygulanmasına çok önem veriyorlar.
Bu yüzden, kız tarafı ile oğlan tarafının ve misafirlerinin oturacakları yerlerin belirlenmesinden, gelinle damadın yürümesi, oturması kalkması, yakınların konuşmalarına, rahibin soracağı sorulara verilecek cevaplara kadar her detay etraflıca rahip tarafından anlatıldı,provası yapıldı. Rahip soracağı soruları sorarken, verilecek cevapları içeren kelimeleri özellikle vurgulayacağını ve bu kelimelerle cevap verilmesi gerektiğini söyledi. Yani cevaplar. “I have,”, “ I will” olacaktı. Nikah kıyılırken de herkesi ayağa kalkmaya davet edeceğini de belirtti.

Bunların aslında oldukça önemli detaylar olduğunu bir ay sonra Türkiye’de yapılan nikahta , nikah memurunun “kendi isteğinizle evlenmek istiyor musunuz?”  sorusuna verilen “istiyorum” cevabını “yasal olarak, kabul edemiyorum, EVET demeniz gerekli” diyerek, işi cıvıttığında daha iyi anlamış olduk.



Rehearsal sonrası akşam oğlan tarafının verdiği yemek varmış. Yemek ailenin köklerinin geldiği Lübnan  yemeklerinin sunulduğu bir lokantada idi. Yemeklerin çeşidi ve lezzetleri aynı bölgeden olduğumuzun kanıtı oldu. Zeytinyağlı yaprak sarması, içli köfte, kısır, felafel, ve bolca tüketilen ARAK bunlardan bazıları idi.

Nikah

Ertesi gün nikah aynen provada öğretilen şekilde gerçekleşti. Kız tarafı sol tarafta, oğlan tarafı sağ tarafta yerini aldı. Kız tarafından gelen sayısı çok az olduğu için oğlan tarafının misafirlerinden epey bir kişi sayıyı dengelemek için nezaketen kız tarafına oturdu. Önce gelinin nedimeleri, damadın best-man  (Sağdıç) lerinin eşliğinde yerlerini aldılar. Daha sonra damat ve babası yerine geçti.
En sonra da gelin babasının kolunda salona girip yerini aldı. Rahibin yaptığı  dua ile başlayan nikah, rehersalda belirtilen rituele uygun olarak sürdü.

Yüzüklerin takılması ve herkesin ayağa kalkarak izlediği, rahibin sorularına, gelinle damadın “I have” ve “I will” dedikleri nikahın kıyılmasından sonra yapılan mutluluk dileyen dualara, kilisenin sağ tarafı “Amen” derken  sol tarafı “Amin” dedi. 

Akşam ise  Angus çiftliğinde düğün yemeğine gidildi. Bizim düğünlerimizden bir iki küçük fark vardı. Birincisi düğün duayla başladı duayla bitti. Kadehler dua eşliğinde mutluluk dilekleri ile kaldırıldı.
İkincisi gelin ve damat için getirilen hediyeler girişte düzenlenen köşede küvete kondu, para veya çek gibi zarflar, aynı yerdeki kuş kafesinin içine atıldı.
Diğer önemli  fark ise müzik sesi rahatsızlık vermeyecek ölçüde idi.  

Düğünün ana yemeği çiftliğin adından anlaşılacağı gibi, Angus  NY STEAK idi. Yumuşak ve lezzetli. Türkiye’de yamuk baksak da hakkını vermek lazım.

Gençlere mutluluklar diledik. Sırada Virginia var...

Kamil Sandıkcıoğlu 


Fotoğraflar burada https://photos.app.goo.gl/8c6kGE979MFScgY36

No comments:

Post a Comment