Bu program öyle ahım şahım bir gezi değil aslında ama, nedense netameli bir program imiş. Geçtiğimiz yıllarda (isim vermekte bir sakınca görmüyorum) önce PRONTO, ertesi yılda SALTUR gibi güvenilir bilinen firmalarda başımıza geldi . Seyahat gününe bir kaç gün kala iptal haberi verilip hevesler kursaklarda bırakıldı. Bu sefer aynı programı VİP Turizm ile yapalım istedik.
Paramızı 2 ay önceden yatırdık. 15 gün kala VİP i arayıp yer varsa arkadaşlarımız da gelmek istiyor dedik .
"Maalesef yerimiz yok." cevabı aldık. İstanbul'a gidiş dönüş biletlerimizi de Pegasus'tan ucuza,(ancak geri dönüşsüz- değişitirilemez miş.) aldık. Hazırız. Bekliyoruz.
10 gün kala bir telefon:
-Tur iptal edildi efendim.
- Niye?
- Yeterince Müşteri bulunamamış
- Bize 2-3 gün önce neden yer yok dediniz?
- Aslında büyük bir grup kaydolmuştu onlar program değiştirmişler, Bu nedenle tur iptal.
Size bir önceki veya bir sonraki hafta başlayan tur dan yer verelim.
- Bir önceki hafta başlayan turu kabul edebiliriz,Ancak biz biletlerimizi tur programına uygun olarak
PEGASUS tan aldık . Onlar değiştirilemez. Ya tazmin edin ya da bize benzer şekilde Ankara İstanbul bileti
yaratın dedik.
YAPTILAR. ve iki gün sonra biz bir hafta önce başlayan tura katıldık. Her yıl iptal edilemesine alışık olduğumuz tur bu sefer gerçekleşti.
GÜZEL di. YORUCU idi.
Bu turun adını , nereye gidildiğini merak ettiğinizi biliyorum.
Geziden sonra turun adı değişitirilirse ne olmalı diye düşündüm. Şu alternatifler çıktı.
- MARATON. 8 Gün - 6 ÜLKE..
- Pasaport eskitme gezisi.
- CHANGE- EXCHANGE- RECHANGE- Stajı.
- İRİ İNSANLARIN MİNİ ÜLKELERİ,
- JİG SAW PUZZLE Gibi sınırlar.
- Aynı dil , 7 Bayrak.
- ACILARIYLA yaşamaya (ç)alışan ülkeler.
- Dili aynı dini farklı insanlar,
- Fitili kısa ülkelerde bir hafta.
- OSMANLI nın anıldığı ülkeler.
Evet uzatmayayım Gezimizin adı BALKANDA 6 ÜLKE. idi
Profesyonel rehberimiz Zekeriya Demir. Makina Mühendisi . Balkan göçmeni bir aileden geliyormuş.
Bu nedenle buralarda yaşanmış şeyleri biraz duygusallık içinde öğrendik. Tesadüfen gezimiz Balkanların Osmanlıdan koparıldığı 18 Nisan 1912 tarihli anlaşmanın 100. yılına denk gelmiş.
MAKEDONYA.
Daha önce Yugoslavya nın bir federe üye ülkesi iken 1997 de referandum ile ayrılıp bağımsız devlet olan Makedonyanın başkenti Üsküp (SKOPJE) havaalanına iniş yapıyoruz. ALEXANDRE THE GREAT - (Büyük İskender) Yeni açılan terminali TAV yapmış . İşletiyor. Gurur duyuyoruz.
ADI,ve BAYRAĞI, EKONOMİsi gibi sorunlu bir ülke burası. MAKEDONYA ismini ve bayraklarını uluslararası ortamda kullanmalarına , YUNANİSTAN izin vermiyormuş. Ya ne kullanacaklarmış?. Uluslararasında, (FORMER YUGOSLAV REPUBLİC OF MACEDONİA -FYRM) Eski Yugoslavyanın Makedonya Cumhuriyeti denecekmiş. ve Bayrakları kırmızı üstüne sarı ışık saçan güneş sembolü, değil de kırmızı üstünde kocaman sarı parçalı bir bayrak olacakmış. Bir ülkenin bayrağının ve adının başka bir ülke tarafından belirlenmesi çok gurur incitici geldi. Ülke içinde her iki bayrağa rastlanıyor.
Makedonya 2-5 milyon nufuslu bir ülke. 500 bini Üsküpte yaşıyor. Yaklaşık olarak %60 İslam %40 Ortodoks Hırıstiyan. En önemli kentleri. ÜSKÜP, KALKANDELEN (Tetova), MANASTIR (Bitola) ve OHRİD.
Sırpça konuşulan ülkede para birimi DENAR. 1 AVRO = 60 Denar. Alfabe KYRİL.
EU Makedonlara serbest dolaşım hakkı tanımış.
Üsküpte sadece köfte yemek için TC BİT PAZARI (TURSKE CHARSHI) nda durup Ohrid'e doğru yola çıkıyoruz.
Köfteler güzel . Köftecilerin ve börekçilerin çoğu Türk isimli.
KALKANDELEN ( Tetova)
Üsküpten yaklaşık 90 km mesafede bir şehir Kalkandelen . Türkülerimizde yer alan Meşhur VARDAR ovası içinden geçiyoruz. Yol iki şeritli paralı yol. Her vilayet sınırında gişelerde para ödeniyor. Yugoslavya döneminde yapılmış yoldan geçenlerin ödediği paralar derhal o vilayetin kasasına gitsin diye böyle bir düzen tutmuşlar.
Kalkandelende ilk gezilen yer ŞİRİN ALİ PAŞA Camii. Osmanlılar bu ismi SERSEM ALİ Paşa diye tanıyorlarmış.
Buradaki zenginliği refahı bırakıp Anadoluya gittiği için. Ali Paşa nın yaptırdığı cami aslında ALACA Cami diye tanınıyor.En az 450 yıllık bir yapı. Dış çephesindeki çok renkli ve güzel resimli desenler caminin adın ALACA olarak belirlenmesi için yeterli. Ancak içi de dışı kadar renkli imiş. İçini görünce bu güne kadar gördüğüm en RESİMLİ cami demek yanlış olmayacak. Müslümanlıkta resim yasak diye bilinirken burada camiin içi çok güzel resim ve hatlarla bezenmiş,süslenmiş. Resimler ve renkler okadar çok ki ALACA adı sadece dışı için değil içi içinde doğru oluyor. Caminin avlusunda abdest alınması için küçük ve basit bir şadırvan yapılmış. Ancak hiçbir yerde görmediğim küçük bir detaya rastladım. Şadırvanın duvarına asılmış temiz bir beyaz havlu vardı. Abdest alanlara Avrupai bir müslüman jesti diye yorumladım .
Kalkandelen Makedonyanın bağımsızlık mücadelesi sırasında önemli bir yere sahip. Buraya Komşu Arnavutluktan insanlar Makedon dindaşlarına yardım etmek için Arnavut askerler gelmişler.Bir kısmı dönmüş Şimdi çok az kalan askerlerin sayısı önceleri 50 - 100 bin kadarmış. Gezdiğimiz Bektaşi tekkesinde rastladığımız silahsız Arnavut asker 15 arkadaşı ile 1997 den beri burayı korumakta olduklarını anlatıyor.
"Sıkıysa gelsinler devir alsınlar bakalım "diyor. Hem Arnavut askerden hem rehberimizden aldığımız bilgilere göre Kalkandelende Makedon askeri yok. Devlet içinde özerk bir şehir gibi. Arnavutlarca kontrol edilen kentte İstemezlerse vergi vermiyorlar. Ancak Makedonya'nın bir kenti. Anlamakta sıkıntı çekilen bir yer .
ABD nin müdahalesi ile diğer ülkelerde yaşanan çok kanlı çarpışmalara girilmeden Makedonyada barış sağlanmış. Çok kan dökülmeden sağlanan bu barış ABD ye büyük bir itibar sağlatmış. Makedonyada olur olmaz yerlerde Clintonun heykeline veya çok sık olarak da Amerikan bayrağına rastlanıyor. Örneğin Bektaşi dedesi Abdülmuttalipov un ziyaretcileri kabul ettiği ARABATİ TEKKESİNDE Makedon bayrağı ile birlikte ABD bayrağı da dikkat çekiyor.
Geceyi OHRİD de geçiriyoruz.
Manastır, (Bitola)
Makedonya daki ilk gecemizi OHRİD de geçiriyoruz. Akşam hava karardıktan sonra gelebildiğimiz otel de ilk iş gece organize edilen Makedon müzikli geceye katılmak . Güzel mastika veya erik rakısı, isteyene şarap eşliğinde ,iste kurutulmuş et le birlikte ,bildik veya en azından aşina olduğumuz trakya havaları çalan grup geceye renk ve ses katıyor.
Ohridi gezeceğiz diye beklerken rehberimiz sabah erkenden depar haberi veriyor. Hedef Manastır. Diğer adı ile Bitola yaklaşık 80 km mesafede bir yer. İlk gezilen yer İttihat ve Terakki cemiyetinin kurucularından RESNELİ NİYAZİ nin konağı. Atatürk’ün yakın arkadaşlarından olan Resneli Niyazinin saray küçüğü konağı şimdi müze olarak kullanılıyor. Ancak o kadar ilkel ve o kadar bakımsız ve özensiz bir müze ki. insan üzülüyor.
Manastır İDADİSİ hepimizin bildiği Atarürkün gittiği okuldur. Bu gün burası da müze olarak ziyaret ediliyor. Yeni kurulmuş, savaş yorgunu ve ekonomisi zayıf bir devlet olan Makedonyada müzeciliğin düzgün olmasını beklememek gerektiğini burada tekrar anlıyoruz.
Atatürk için düzenlenmiş reyonda Atatürk’ün kullandığı objeler ile bazı belgeler sergileniyor. Bunların arasında Rum kızı Eleni’nin duygusal mektubu da yer alıyor. Atatürk ile ilgili kısa bir video gösteri yapılıyor. Ancak ortasında koskocaman bir avlu bulunan bina çok bakımsız durumda. Rehberimiz in verdiği, MUSTAFA KOÇ'un burayı düzenleyip modern bir müze haline getirmek için söz verdiği ve çalışmaların başladığı haberi ile umutlanıyor insan. Ayrıca BEKO'nun Makedonyada bir fabrika kurmakta olduğunu da öğreniyoruz.
Manastır daki yürüyüşümüz OSMANLI döneminde, Avrupa ve Balkanlardaki en büyük ordu garnizonunun bulunduğu alanda devam ediyor. Ancak garnizonun yerinde şimdi Uzun Büyük Yol diye adlandırılan Manastırın en büyük, en lüks mağazalarının bulunduğu, yayalara tahsis edilmiş bir cadde var. Tüm ülkelerin konsoloslukları da bu caddenin üzerinde yer alıyor. Garnizon binalarından bazıları Belediye binası olarak kullanılmış.
Yolun sonunda Ulaşılan meydanda büyük bir fıskiyeli modern bir havuz ve arkasında iki Osmanlı yapısı karşımıza çıkıyor. Biri tarihi bir cami, diğeri ise Abdülhamit'in 25. saltanat yılı münasebeti ile Balkanlardaki her büyük şehire yaptırttığı saat kulesi. Saat hala çalışıyor.
Manastırın ortasında,
Var bir Çeşme
Manastırın kızları da
Hepsi de seçme.
Sözleri tam bunlar olmayabilir ama herkesin aşina olduğu Manastır Türküsünde geçen çeşme eski çarşının ortasında yer alıyor. İnsanlar kana kana su içiyor. Çarşı haftasonu kutlanacak Paskalya’ya hazırlanmış. Renkli ve süslü.
Ohrid
Öğlene doğru tekrar hareket edip Ohrid’e geri dönüyoruz. Ohrid sadece Makedonya’nın değil Balkanların en önemli turistik merkezlerinden biri. Buraya adını veren oldukça büyük bir göl var. Ohrid gölünün karşı yakasında Arnavutluk bulunuyor.Yemyeşil ormanlarla kaplı dağlar arasında kalan Ohrid gölü buraya hayat veriyor. Şehir merkezinde gölün kenarını çok güzel düzenlemişler. Gölde yolcu taşımacılığı yapan tekneler için küçük bir liman yapılmış. Gölün etrafında ise çok sayıda 4-5 yıldızlı oteller yer alıyor. Bizim bulunduğumuz Nisan ayında bunların çoğu henüz sezonu açmamışlar.
Ohrid kalesine çıktığımızda buranın sadece turistik bir odak noktası olmadığını, tarihi bir yerleşim olduğunu, Romalılar devrine kadar uzunan bir geçmişi olduğunu. hırıstiyanlık tarihinde yer aldığını anlıyoruz. Tepenin üzerinde göle nazır Romalılardan kalma 10 bin kişilik bir amfitiyatro hala yazın etkinliklerde kullanılabilecek durumda. Yine kalenin tepesindeki görkemli tarihi PLAOSHNİK Manastırı ve kilisesinde insan manzaraya doyamıyor. Manastır. St Clements Üniversitesi tarafından restore edilmiş. . Ancak arkeolojik çalışmalar devam ediyormuş. Tepeden aşağı inerken ise birçok eski yapıyı görmek mümkün.
Şehrin nispeten yakın tarihinde yapılmış evleri görünce de gruptan. .
" Aaa. burası Safranbolu’ya . benziyor" ..
". Aaa. burası Mardin’in dar sokaklarını geçitlerini andırıyor " sesleri yükseliyor
Yani burada her yer, her şey bize yakın, hatta bizden, bizim kültürümüzden bir parça gibi.
Ohrid’de tüm turistlere gösterilen 1000 yıllık olduğu iddia edilen bir anıt ağaç var. Çarşıdaki İstanbul çaycısından çay içerken gençten biri yaklaşıp Türkiyeden mi geldiğimizi sordu. Evet cevabını alınca "Bizim burada çok güzel bir tekkemiz var. Orayı da ziyaret etseniz keşke "dedi.
Genci uğurladıktan sonra tekke ve dergahların buralarda ne kadar destek bulduklarını düşünmeye başladım. Akşam yemekten sonra tekrar gelmek üzere şehirden ayrılıp otele gidiyoruz ama. havanın serinliği kimseye şehri bir de akşam görmek cesaretini vermiyor.
Sabah Karadağ'a (MONTENEGRO) doğru hareket edeceğiz ama yol Arnavutluk’tan geçiyor. Devam için buraya tıklayınız..
Fotoğraflar için albüme beklerim
Sevgilerimle.
Kamil SANDIKÇIOĞLU
No comments:
Post a Comment