Wednesday, April 9, 2014

NEWYORK'TA 5 MİNARE

                                                                                                                                
                                                                                                                                               Albüme Git  
Raleigh – New York arasını yine, sıcak çay-kahvenin olmadığı, EMBR 135 tipi küçük uçaklarla geçiyoruz. Sabah erken saate çay yokken parasız dahi verseler içilmeyen birayı niye servise koyuyorlar anlamadım gitti.    

Thanksgiving haftasının ekonomiye etkisini NY de daha iyi anladık.Şehir içindeki otel fiyatları aşırı derecede yükseldiği için JFK havaalanı yakınlarında bir otelde kalmayı tercih ettik. Böylece metro ile şehre gidip gelirken vasat Amerikalının günlük hayatını da öğrenmeye çalıştık. Söz açılmışken hemen belirteyim:
Amerikalılar tembelliklerinden veya işleri başkalarına yaptırma alışkanlıkları nedeni ile önce Afrikalı köleleri getirmişler. Ancak bunlar yerleşik vatandaş olunca, bu günkü genetiği bozulmuş ırk ortaya çıkmış. Üstüne üstlük, yedikleri gıdaların çokluğundan ve yine tembelliklerinden olsa gerek, inanılmaz bir obezite durumu ortaya çıkmış. Adımbaşı obez birine rastlıyor insan. Şimdi ise her işi başkalarına yaptırma alışkanlığı daha büyük sorunlara yol açacakmış gibi görünüyor. Her işi ucuza Çinlilere yaptırdıklarından her tarafı, her piyasayı Çin malları istila etmiş. Ekonomik bir bozulma nasıl bir sorun yaratacak ileride görülecek.

Metro çok efektif çalışıyor. Ancak çok pis. Avrupa’da hiçbir yerde bu kadar pis metro istasyonu görmedim. Metrodaki insanların yarısı uyuyor yarısı ise kulaklık taktıkları cep telefonları ile konuşuyorlar.Metro da konuşmayan ve uyumayan sadece biz kalıyorduk neredeyse.  

Aracımızın kapısını kıran, rehberimizi yerlerde sürükleten acayip bir fırtına içinde yaptığımız şehir turunda, rehberimizin verdiği bilgilerden bana ilginç gelenleri kısaca paylaşmak istiyorum:

Şehrin merkezi Manhattan adasına giden ilk çelik asma köprü Brooklyn Köprüsü 1883 te yapılmış. Henüz otomobilin icat edilmediği dönemlerde yapılan 486 metre uzunluğundaki köprü,İnsanlara güven vermemiş. Üzerinden filler geçirilerek yapılan bir sirk gösterisinin sağladığı itimat ile insanlar kullanmaya başlamışlar.

Bu köprüye paralel ikinci köprü ise 1909 da işletmeye alınan 448 metre uzunluğundaki Manhattan Köprüsü olmuş. İki katlı inşa edilen bu çelik asma köprünün üst katında otomobiller için 4 şeritli, alt katında ise 3 şeritli metro ve tren yoları var. Ayrıca bir şerit de bisikletlilere ayrılmış. Bu köprülerden geçiş ücretsiz.

New York un simgesi haline gelen Empire States Binası ise tarihin en büyük ekonomik krizinin yaşandığı 1929 yılında inşa edilmeye başlanmış ve 18 ay sonra 1931 de işletmeye alınmış. Daha önceden gelip gezmiş olmama rağmen, binanın 106 katlık heybetini bir kere daha görünce, o yıllardaki teknoloji ile nasıl bu kadar hızlı yapılabildiğine akıl erdiremedim.

Bina ilk yıllarda ekonomik sıkıntı, tren istasyonlarına ve limana uzak kaldığı için uzun süre boş kalmış. EMPIRE STATES BUILDING olan adı EMPTY States Building olarak anılır olmuş. Ta  1950li yıllara kadar, binanın tepesindeki seyir terası, binanın ofis kiralarından daha fazla gelir getiren ünitesi olmaya devam etmiş. Bu gün de öyle sayılır. Binada biri 86., diğeri 101.katta olmak üzere, 2 seyir terası var. İlk seyir terasına çıkmak için önce 80. kata çıkan asansöre biniliyor. Tam 55 saniyede 80. kata ulaşılıyor, oradan yine asansörle 86 ya çıkılıyor. 101. kattaki seyir terası extra ücrete tabi. Geçtiğimiz yıllarda 500 milyon USD lık bir yatırım ile binanın dış yüzeyleri dâhil bir çok yeri yenilenmiş. Güzel olmuş. Önümüzdeki aylarda THY’nin NY bürosunun da bu binaya taşınacağı söyleniyor.

NY nin diğer bir simgesi ise Hürriyet anıtı. 9/11den sonra turist ziyaretine kapatılan anıt son zamanlarda tekrar ama kısıtlı olarak ziyaret edilebiliyormuş. Ziyaret etmek isteyen kişiler önceden başvurup randevu alıyorlarmış. Yapılan güvenlik incelemesinden sonra uygun görülürlerse ziyaret etmelerine izin veriliyormuş.

NY Manhattan da zemin granit olduğu için dünyanın en yoğun çok yüksek katlı yapılaşması mümkün olabiliyor. Manhattan adasındaki tüm binalar (yeni yapılanların bazıları hariçmiş) merkezi ısıtma sistemine bağlı. Yolların altından dolaşan buhar boruları her binanın altındaki eşanjörlere ısı sağlıyor. NY de 19’u gazla çalışan, 32 tane santral var. Bunlardan sadece bir tanesi nükleer santral. Ancak bu santral ihtiyaç duyulan enerjinin yarısını tek başına sağlayabiliyormuş.

Mühendisler tarafından cetvelle çizilen şehir planında caddeler kuzey –güney yönünde sokaklar doğu batı yönünde yer alıyor. 5.ve 6 caddeler en popüler caddeler. Özellikle 5. cadde üzerinde 45. ve 55. sokaklar arasındaki bölge (Upper East Side) dünyanın en pahalı bölgelerinden biri. Dünyanın en sosyetik markalarının bulunduğu dükkânlar bu bölgede yer bulmak için bir birleri ile yarışıyorlar. İnsan burada dolaşırken zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış lafını çok sık tekrarlıyor. Örneğin TRUMP binasında yer bulan  Gucci’nin kirası yılda 32 milyon dolarmış denince, bizim çenemiz de  yoruluyor!!!!!

6. Cadde Broadway’a açılıyor. Tüm TV stüdyoları ve tiyatrolar burada neredeyse. Talebeler öğlenden itibaren akşamki showlar için kuyruğa giriyorlar. 7. cadde fashion street. 8. Cadde ise sanki Ankara’nın Samanpazarı veya Çıkrıkçılar yokuşu. Arada acayip bir kontrast var. İşportacılar ve ucuz mallar burada yer alıyor. Sokağın bir ucunda Dünyanın en sükseli SAKS 5th Avenue Mağazası var. Hemen yanında, işportada imitasyon mücevher takılar, kolyeler satılıyor.

Bryant Parkta ve Rockefeller binasındaki buz pistleri ise insanların buz pateni yapmak üzere kuyruğa girdikleri yerler. Hava zaten soğukken bir de buz pistinde ne işimiz var diyip geçiyoruz. Birbirlerini hemzemin olarak kesen, cetvelle çizilmiş, cadde ve sokaklarda trafik tıkanmıyor. Yavaş da olsa akıyor. Trafik polisleri ve işaretlere harfiyen uyuluyor.

Özellikle finans merkezlerine yakın sokaklarda adımbaşı rastlanan siyah renkli Limoların. Lincoln lerin. Cadillac SUVlar ın direksiyonlarında oturan şoförlerin hepsinin elinde  birer laptop la haşır neşir olması çok dikkat çekici. Acaba bunlar gerçekten bankerlerin şoförü mü, yoksa kendi işini kendi gören, borsayı anında takip eden, ve siyah limo ile havasını basan, züğürt bankerlerin kendisi mi diye çok düşündüm.

Özellikle bizim şansımıza rastladığımız soğuk havada NY de hayat kurtaran yer olarak Starbucks Cafeleri belirtmek gerek. Keyifle dinleniyor insan. Bundan yaklaşık 15 yıl kadar önce gittiğim ve gece boyu sirenlerin dinmediği söylenen, en lüks dükkanların bulunduğu 5.ve 6.caddeler arasındaki otelimizden bile gece çıkmamamızın önerildiği, New York da artık rahatça ve korkusuzca gezilebiliyor. Geçtiğimiz senelerde birkaç dönem üstüste belediye başkanlığı yapmış olan GULLİANİ ne yapıp edip şehri suç unsurlarından temizletmiş. NYde gece gündüz hiç tedirgin bile olmadan dolaştık. İnanması zor ama  gerçek. Darısı bizim kentlerin başına .

Ancak burada ticari ahlaksızları unutmamak gerek. İşte Örnek:
5.cadde üzerinde 485 no’da ON/OFF DIGITAL WORLD  adlı dükkana Apple Ipad sorduk.  Apple Ipad’ler hertarafta tek fiyattan satılırken burada bize her modelinde 200 dolar düşük fiyatla vereceklerini söylediler. Önce inanmadık, başka yerlerden kontrol ettik. Apple’in24 saat çalışan, kendi dükkanından sorduk, Mal aynı mal, ancak fiyat farklı. Gözümüzü kararttık ve ertesi günü almaya gittik. Tezgâhtar bizi görünce gayet samimi ve izzet-i ikramla ilgilendi ve elindeki son Ipad’i bizim için çıkardığını söyledi. Almak üzere anlaştık. O, paketi bir kenara koydu. Ve başka bir şey önereceğini söyleyerek yepyeni bir mamulü gösterdi. Ibeam diye tanıttığı alet minik bir projeksiyon aleti. Bunun fiyatının 3000 dolarlar civarında olduğunu, Ipad’le birlikte bunu bize 1500 dolardan verebileceğini söyledi. Biz,15 dakika kadar dinledikten sonra fiyatın ve paket teklifinin çok iyi olduğunu, ancak son kararımızın sadece Ipad’i alıp gitmek olduğunu söyleyince yandaki tezgâhtar bizim almaya anlaştığımız Ipad’i başka bir Çinli müşteriye sattığını söyleyip alıp gitti. Tam bir tiyatrovari rol yapıyor, oyun oynuyordu. Başka paket olmadığı için elimiz boş kaldı. Aldatılmaya çalışılmıştık. Bize ucuz Ipad yanında oldukça büyük bir kazık atacaklardı. Bu mağazaya bir daha kimsenin uğramaması konusunda herkesi uyaracağımızı söyleyerek ayrıldık. 

Ground Zero, 9/11 de teröristlerin uçakla çarpıp yıktıkları eski Dünya Ticaret Merkezi binalarının bulunduğu yere verilen isim. Burada hummalı bir çalışma var. Yaklaşık 3000 kişinin hayatını kaybettiği olayda toplam 7 bina yıkılmış. Bunların yerine şimdi 5 binadan oluşan bir kompleks inşa ediliyor. Bir bina geçen yıl bitirilmiş. Diğerlerinde inşaat devam ediyor. Bu binalardan biri Amerika nın en yüksek binası olmak üzere planlanmış. Amerika’nın kuruluş tarihinden esinlenilerek yüksekliği 1776 ft. olacakmış.  2013 te bitirilmesi planlanan kompleks de 2011 de devreye alınacak iki havuz ve dünyanın en yüksek yapay şelalesi bulunacakmış.

New York Times binasın girişinde, her iki taraftaki duvarlarda ince çelik tellerle asılı yüzlerce küçük LED ekranlarda, heran New York Times gazetesine ulaşan haberler gösteriliyor. Gazetecilik, teknoloji, mimari, halkla iletişim ve reklam. Hepsi bir arada.İlgimi çekti.

Manhattan gibi emlak rantının doruklara ulaştığı bir yerde, Central Park gibi kocaman bir alanın yeşil alan olarak ayrılıp korunması ise şehircilik ve medeniyet göstergesi olarak takdir edilmesi gereken bir şey. Bana göre Central Park, bu açıdan limandaki Özgürlük Anıtı, veya  Empire States Binası gibi, göz alıcı ve abidevi nitelikte.

Dönüyoruz.
New York, JFK havalimanına, gelişte pasaport kuyruğunda iki saatten fazla beklediğimiz düşünerek biraz daha erken gitmeyi düşünmüştük. Ancak Amerika’dan çıkış, giriş gibi değil. 5 dakikada çıkarıveriyorlar. Bu yüzden havaalanında epey bir uzun beklemek gerekti. Bu bekleyiş sırasında JFKde açılan Türk büfesinde özlediğimiz gözleme ve döner yeme fırsatı da bulmuş olduk.
THY nin ikramı ve Do&Conun lezzetleri ile keyiflenen ağzımızın tadıyla döndük  “Sweet Home.” memleketimize.
Kamil Sandıkcıoğlu, Aralık 2010

No comments:

Post a Comment