Thursday, May 14, 2020

KALKÜTA .






KOLKATA

Gece yarısına doğru indiğimiz  Kalküta Uluslararası havaalanında  bizi  önceden ayarlanmış taksi karşıladı. Şoförle konuştuğumuzda Uber den geldiğini söyledi. Güvenle bindik. Gece yarısı  olmasına  rağmen  otele ulaşmamız yarım saatten fazla sürdü. Otelimiz yine FAB zincirine  ait .  FAB  zincirini  şikayet etmeye karar verdik. Haritalarda ve resmi  belgelerde   Calcuta,  Kolakuta,  KOLKATA   isimleri de kullanılan kente  artık  KOLKATA  deniyor.  Batı Bengal  eyaletinin  başkenti. Çok büyük bir limanı ile bölgenin en önemli ticaret ve  sanayi  merkezi.  20  milyondan fazla nüfusu var.   Himalayalar dan başlayıp tüm Hint yarımadasının kuzeyini sulayarak gelen kutsal Ganj nehri Bengal  körfezine dökülüyor. Ganj nehrinin taşıdığı su hakkında biraz fikir sahibi olmak için  şöyle  bir bilgi veriyorlar.  Ganj nehri  yaklaşık 700 ağızdan  Bengal  körfezine  dökülüyormuş.  Ganjın denize açılan kollarından biri  de  Kolkata  şehrini ikiye bölerek geçen HOOGLY   nehri.  Kolkata bu nedenle biraz İstanbul’a   benziyor.  Nehrin bir yakasındaki şehir 15 milyon nüfuslu KOLKATA, diğer yakasındaki şehir ise 5 milyon  nüfuslu   HOWRAH.  Liman ve şehrin ticaret merkezi  Kolkata  tarafında. 700 metre kadar genişliği olan Hoogly  nehrinin  üzerine 1943 te yapılmış  çelik konstrüksiyon asma bir köprü  günün her saatinde acayip bir trafiğin yükünü taşıyor. Köprüde   araçların   kullandığı 3x2= 6 şeritli yola ilaveten iki yanında yayalara da yol var.  Köprü üzerinde araçlar dan fazla yaya  göze çarpıyor.  Trafik çok sıkışık olduğundan  insanlar  yaya geçmeyi daha hızlı bulabiliyorlarmış.
Kolkata  belediye  başkanı (Mayor)  yeni seçilmiş bir hanım imiş. Şehri Londra’ya benzetmek istiyormuş.  İlk iş olarak bir meydana Big Ben in minyatürünü  yaptırmış.
Ancak daha çoook işi olduğu açık.
Gece karanlığında geldiğimiz otelimiz Howrah  tarafında . Rehberimiz   Begüm hanımın  öğleye doğru gelmesini beklerken  otel yakınlarındaki Belur Math i ziyaret ettik. Belur Math  tapınağının  bulunduğu  parka  Hindistan’a özgü taştan yapılma tak benzeri kapıdan giriliyor. Kapının tepesindeki  süsler ve semboller,  buradaki tapınağa, Müslüman, Hristiyan, Musevi, Budist, Hindu ayrımı yapılmaksızın  her dinden insanın  gelebileceğini   ifade ediyor. Dünyanın en kalabalık demokrasisinin bulunduğu Hindistan’da  dinler  mozaiği de  bir gerçek. Delhi de gezerken dolaştığımız Cuma camiinde   Dünyada en çok Müslümanın  yaşadığı  ülkenin 300 milyon kişi ile Hindistan olduğunu söylediklerini de  hatırlıyorum.
Belur Math a yine insanlar ayakkabılarını çıkarıp giriyorlar.  Parkın bir ucu  kutsal Ganj nehrine açılıyor. Nehir kenarında tribün benzeri  merdivenler yapılmış.
Gatt denilen bu merdivenlerden insanlar dua ederek kutsal Ganj da yıkanıyorlar. Holly Dip yapıyorlar.  Hemen yakında  nehir  üzerindeki  İstanbul’daki şehir hatları gemileri gibi teknelerin yanaştığı kalabalık bir iskele var. Kalabalık, pislik, gemi,  ibadet, hepsi iç içe.


Rehberimizin  gelmesinden  sonra  taksi ile  şehir merkezine gittik. Günlerden Pazar olduğunun farkında  olmadan  bindiğimiz  taksiciye  burada meşhur diye duyduğumuz çiçek pazarına bırakmasını söyledik.  Bizi şehrin merkezindeki  HOGG  marketin  önünde bıraktı.  Kapalı çarşıyı andıran  bir  yerde dükkanların çoğu kapalıydı. Sadece yapma çiçek  satan  küçük  tezgahlar  açıktı. Bir de  hijyenden eser olmayan kasaplar.!!
Pazar günü olduğu için para bozduracak yer bile bulamadık.
Üstelik   Kolkata’nın iki büyük kriket kulübünün şampiyonluk maçı nedeniyle, şehrin  merkezindeki 65 bin kişilik stadyum çevresindeki tüm yolları trafiğe  kapatıldığı için, 
gezilecek yerlere ulaşamadık.  Müze' ye,  William Fort' a, Queen  Victoria  anıt binasına  giremedik. 
Kolkata da,  taksilerin  bazılarının  üzerinde “No Refusal” yazıyor. Taksi metre kullanılması zorunlu olduğu  halde  aynen İstanbul’daki gibi taksicilerin beğenmedikleri yerlere gitmeyi ret etmeleri  çok sık rastlanan bir şeymiş.  Taksicilerin bazıları müşteriye güven vermek için No Refusal  yazısını  asıyorlarmış.
Otele dönmek için  NO  REFUSAL taksicilerle pazarlık edip otele döndük.

Ertesi sabah 6 kişilik  Toyota  Suv   ile otelden hareket ettik. Yolda Hintli yerel rehberimizi de alarak şehre daldık. Rehberimiz önce festivaller ve dini törenlerde kullanılan tanrı ve kutsal varlıkların heykellerinin yapıldığı bir mahalleye götürdü. Hatkhola  mahallesi   heykelcilik   organize sanayi bölgesi sanki. İrili ufaklı 1000 den fazla  atölyede  samandan, kağıttan, ahşaptan, alçıdan, polyester elyaftan,  kumdan, betondan  heykeller üretiliyor.   Boyanıyor, süsleniyor.   Sanatçı aileler çoluk çocuk  orada yatıp kalkıyor, ustalaştıkları heykelleri  yapıyorlar. Ne kadar çok tanrıları varmış, her Hindu tanrısının ne kadar çok efsanesi,  mahareti, gizli gücü varmış, her heykelde ne kadar çok detay ve sembol varmış, çokluğu karşısında kişi hayrete düşüyor. İnsanların  sanatı da ayrıca takdir edilmesi gereken bir şey.
Daha sonra    ahşap süsleme işlerinin yapıldığı  Bagh Bazar da dünyanın özgül ağırlığı en hafif olan ağacın  tahtalarından yapılma  taçlar ve diğer süslere hayran kaldık.

Bir sonraki yer Jain tapınağı. Hindistan’da 20 milyondan fazla  inananın olduğu tahmin edilen Jain lerin Kolkata’daki tapınağı herhalde en süslü olanı. Daha  bahçe kapısından başlayarak  muhteşem renk, şekil ve kıymetli taşlarla  yapılmış süslemeler, Tapınağın içinde  doruğa ulaşıyor. Altın, gümüş, mücevher, kıymetli taş, parıltılı ne varsa her çeşitten  malzemelerle  bezenmiş   tapınakta neyin resmini çekmeye karar veremiyor insan.  İncredible  İndia.
Tapınakları  bu kadar süslü olan Jain lerin çok zengin olduklarını tahminleri yapılıyor istemeden .
Kolkata   Hintli  edebiyatçı  Tagor’ un yaşadığı kentmiş. Tagor’un   müdavimi olduğu kahve Hindistan’ın en büyük en meşhur Üniversitesinin de  bulunduğu College Street üzerinde. Özellikle tıp fakültesi  çok ünlü. Caddede  “Cycle  Ambulanace” lara rastlanıyor. Fakir hastalar, bisiklet  ambulanslarla,  kollarında serum şişeleri  takılı, meccanen evlerine taşınıyor.  Üniversite binasının çevresi ve ana caddeye açılan sokaklar da yaya kaldırımların üzerinde binlerce  kitapçı, işporta tezgahlarında  yüzbinlerce kitap satıyorlar.  O kadar çok kitapçıya bakarak Hindistan’ın kültürü hakkında  önceki düşüncelerimin eksik  olduğuna kanaat getiriyorum.
 Ancak bunun yanında başka bir sahne, hayatın başka  gerçeklerini  bir kere daha hatırlatıyor.  

Kolkatada  şehrin en kalabalık caddelerinde bile,  köşe başlarına yapılmış açık hava tuvaletleri var. Kapıları, çatıları yok,  sadece adam boyu duvarla çevrili hücre  tuvaletler. Herkes kullanıyor.  Su sorunu yok.  İlgi çeken başka bir şey, cadde kenarlarında yangın musluklarına benzer çeşmeler etrafına  minik havuzcuklar yapılmış, kadınlar, erkekler, çocuklar  musluktan bol bol akan   Ganj suyu ile yıkanıyorlar.  Bunları görünce burada insanın  hayatının “özeli”   olmadığı anlaşılıyor.  Her şey aleni olabiliyormuş deniyor.  Şehir merkezinde ki İngilizlerden kalma taş yapılarda  halen faaliyet gösteren adliye ve maliye binalarının duvarlarına asılmış kırmızı  “ Please do not urinate “  tabelası, bu açık hava tuvaletlerinin ne kadar büyük bir ihtiyacı karşıladığına işaret ediyor.
Kolkata’nın en meşhur meydanlarından biri de  etrafında onlarca süslü faytonun turistik  servis yaptığı  BBD meydanı. Faytonlar çok süslü ve afilli.  Meydanın ismi   bağımsızlık mücadelesinin başladığı 1930 lu yıllarda  İngiliz valisini öldüren Hintli üç kahramanın (Benoy, Badel, Dinesh)  anısına  kısaca BBD olarak değiştirilmiş.
Kolkata da  Gandhi   sevilmiyor.  Gandhi'nin çok pasif olduğu ve İngilizlere karşı mücadelenin silahla ve kahramanca yapılması gerektiği   inancı  hakim. 
Yerel rehberimiz eşliğinde  önceki gün niyetlenip,  yanlış yere  götürüldüğümüz , çiçek pazarını buluyoruz.  Ganj nehrinin  yanında  demiryolu istasyonun hemen bitişiğinde gerçek çiçek pazarına dalıyoruz.  Dalından koparılmış yüzlerce çeşit ve onlarca renkte gerçek çiçekler ve  onlardan yapılmış, kolye,  çelenk,  buket, ve akla gelmeyecek şekilde süsler  satan 2000  den fazla  tezgah  bir cümbüş oluşturuyor.
İnanılası değil.  Çiçek pazarının hemen yanında Ganj nehri akıyor.  Ganj' ın kıyısında kutsal CHOTELALKI   GHATT  var.  Burada da  insanlar ritüeline uygun  olarak Holy Dip yapıyorlar.  Kucağında hasta çocuğu ile  sağlığına  kavuşması dualarıyla suya giren babalar, anneler  başka bir duygu  yaratıyor.

Ghatt'ın tam karşısında ise  Howrah köprüsü manzaraya  başka bir boyut katıyor.  Hintliler  1943 de köprü yapılırken  kullanılan çeliği TATA nın sağladığını övünerek anlatıyorlar. TATA  Hintlilerin en büyük özel sektörünün sahibi bir aile. Çok sayıda sanayi dalında şirketleri var. Tata'nın  idare merkezi Kolkata da.  Sanırım  Tata merkezinin bulunduğu gökdelen de sadece Kolkata'nın  değil,  tüm Hindistan'ın en yüksek binası.  
Kolkata da görülecek yerlerden biri de  Nobel ödüllü  Rahibe Maria Terasa nın evi.
Küçük bir kilisenin yanında ki evini de çok güzel düzenleyip ziyaretçilere  açmışlar. Rahibe Terasa' nın doğduğu asıl evini  Üsküp Makedonya da gezmiştik. Burada ki kilise ve ev Nobel ödülüne layık görüldüğü , ömrünün  büyük bir kısmını geçirdiği,  özellikle muhtaçlara yardım konusunda  hayır çalışmalarını sürdürdüğü  kiliseymiş. .
Biz de kendisine rahmet diledik.
Şehir merkezinde   akşam  yemeğimizi pizzacıda halledip otelimize döndük.



Akşam geç saatlerde  Dakka ya  gitmek üzere  havaalanına gitmek için taksi istedik. Otel yönetimi  Uber den kendiniz isteyin dedi. Türkiye’de  telefonlarımıza yüklediğimiz ancak UBER yasaklandığı için kullanamadığımız Uber App  hiçbir sorun çıkarmadan Kalküta’da işimizi gördü.  Biz valizlerimizi de düşünerek, büyük araç istemiştik.  Ancak midi bir araç geldi. Valizlerin bazılarını kucağımıza alarak 4 kişi araca bindik ve havaalanına gittik. Uber  490 hr. fiyat vermişti.  Şoför 350 hr alıp paranın üstünü iade etti. Neden diye sorduğumuzda,” siz büyük araç istemişsiniz. Ancak midi araç gelebildi. Fiyat farkını iade ettim “dedi. No refusal  taksilerin bulunduğu Hindistan’da Uber’in farkı  ortaya çıkıverdi.

Uber  gibi güvenli bir hizmeti ülkemizde yasaklayanlara neler demedik .

Dakka uçağı için Hint pasaport  polisinden  geçerken, işgüzar bir polis grubumuzdan Aysun hanımı alıkoydu. Rahatça geçmiş olmamıza rağmen bizde köşede onu bekledik.  Yarım saat sonra amiri bizi de çağırdı. Gayet kibar ve nazik şekilde neden Pakistan’dan geldiğimizi , Keşmir’e gidip gitmediğimizi ,  Hindistan’da nereleri gezdiğimizi sordu.   Uzun bir sohbet sonucunda bizim terörist olamayacağımıza kanaat edip Hindistan’da kendisinden daha fazla yer görmüş  olduğumuzu  söyleyip geçirdi. Hindistan’dan çıkarken Pakistan’dan giriş yapmış olmamızın  ne  sakıncası olabilirdi merak ediyorum.

 Bye bye İncredible İndia.   

Fotolar burada.
https://photos.ahttps://photos.app.goo.gl/19kEbMcgLngYkW9a6pp.goo.gl/19kEbMcgLngYkW9a6


No comments:

Post a Comment