Monday, May 11, 2020

JAİSELMAR, RAJASTAN






JAİSELMAR

Rajastan eyaletinin altın şehir lakaplı  Jaiselmara doğru gideceğiz.
Kırmızı şehir  Jaipur, Mavi şehir Jodhpur, ve şimdi altın şehir, veya sarı şehir Jaiselmar.  Niye sarı? çünkü TAR çölünün ortasında başka renk yok.

Valizlerimiz  minibüsümüzün üstüne özel bölmeye yerleştirildiği için  biraz vakit kaybedildi ama rahatça yerleşilip  sabah erkenden hareket edildi. Yolumuz 280 km kadar. Şehirden  çıkılınca çöl  başlıyor. Çölün ortasında  bazı yerleri bölünmüş, bazı yerleri  çift yönlü olmak  gayet güzel asfaltta 6 saat kadar yol alıyoruz. Aracımız 60 hızı km nin üstüne çıkmıyor. Çünkü Hindistan’da yasayla  araçlara hız sınırı getiren özel aparat takılması zorunlu hale getirilmiş.
Yılda sadece   200mm yağış alan çöl toprağında  bazı yerlerde  yer altı suları ile tarım
yapılmaya çalışıldığını  görüyoruz. Jaiselmar’a yaklaşırken çöl ortasında bir köyde durup , develerle  çöl  safarisi yapılıyor. Devecilerin  hepsi Müslüman. Yarım yamalak İngilizceleri ile anlaşmaya çalışıyoruz.  Hindistan’ın  ve ortasında  nasıl yaşadıklarını , nereden geldiklerini  soruyoruz. Aslında Pakistan sınırı  çok yakında imiş . Yüz yıllardır orada yaşıyorlarmış. Yani bölgenin yerlisi imişler. 1947 de partition sırasında Müslüman oldukları için Pakistan’a  gönderilmek  istenmişler. Ancak  “biz Müslümanız ama  Hint liyiz, gerekirse Pakistan’a karşı savaşırız.” diyerek taahhüt vermişler ve  topraklarında kalmışlar.

Yol boyu irili ufaklı tank   birlikleri  ve garnizonların  önünden geçerken Pakistan’a çok yakın olduğumuzu  anladık.

Rajastan eyaletine bağlı, yaklaşık 15 crore (1.5 milyon) nüfuslu  Jaiselmar sarı renkli kum taşından yapılma binaları ve  mücevherat işlerinde ünlü olduğu için  altın şehir unvanı ile biliniyor.
Şehre  tuk-tuk’ların ve motosikletlerin  yarattığı yoğun trafik arasında giriyoruz. Tam bir kaos ama hayret,  hiç kimse birbirine çarpmıyor.  Jaiselmar da  kalesi ile ünlü bir yer. Jodhpur da ki gibi. Kum taşından yapılmış sarı renkli bir kale yi akşam üzeri dolaşıyoruz.  Bu kalenin de sahibi eski bir raca imiş. Halen Hindistan’da 500 kadar raca ve prens ünvanlı ama yetkisiz ve sembolik kişi varmış.
Jaiselmar kalesinin içinde halen yaşayan 3000 kadar kişi var. Ancak bu kalenin sahibi olan raca  bu  kişiler kira vermiyor diye  buradan kovmak için uğraşıyormuş.
Kalenin içinde yine  racanın  muhteşem taş oymacılığı ile bezenmiş bir sarayı var. Yüzlerce odalı sarayın dış  duvar  süslemeleri ve mimarisi çok ilgi çekici.

Kalenin içindeki yollar  daha da dar . Buralara tuk-tuk lar bile giremiyor. Sadece  iki tekerli araçlar  dolaşabiliyor. Kale içinde de normal hayatın getirdiği küçük Hindu tapınaklarına rastlanıyor. Her birinin ilahı farklı, Tapınakların farklı olduklarını girişlerdeki  maymun, fare, fil  gibi hayvanlarla sembolize edilen  figürlerden anlamak mümkün. Kalenin içinde dolaşırken yolun genişlediği bir yerde  her şey durdu. Birkaç gün önce ölen bir  kişinin  anısına bir taziye ayini yapılıyormuş. Ölen insanın yakınları cenazeden sonra 5 gün saat 6 da gelip bu ayini yaparlarmış. Saçları sadece arkalarında bir tutam saç bırakacak şekilde sıfır numara tıraş  edilmiş erkekler birinci derece akrabaları oluyormuş. Yaklaşık 10 dakika sonra sessizce duran topluluk rahibin   gül suyu  gibi bir sıvı ikramından  sonra sessizce dağıldı ve yol açılabildi. 
Ufak tefek alışveriş sonrası otele dönüldü. Bu sefer otelimiz, bu bölgede  turizm yatırımlarının  teşviklerinden yararlanılarak  yapılan, gayet modern ve yeni bir yapı. Ancak yine buranın klasik  dokusuna uygun kum taşı kaplamalı. Artık Hint yemeklerine alıştık rahatça yiyebiliyoruz.

Yarın istikamet Bikaner. 



No comments:

Post a Comment